Oyun Half Life 1, Half Life 2, Episode one ve Episode two olmak üzere dört bölümden oluşuyor. Half Life 1 çok eski olması itibarı ile grafik açısından bayağı yetersiz fakat oyunun hikayesi bizi içine çekmeye yetiyor. Hikayeyi özetlemek gerekirse dünyamız sömürge olma tehdidi ile karşı karşıya ve karizmatik duruşuyla dikkat çeken Gordan Freeman buna karşı mücadele veriyor, saz arkadaşlarını da unutmamak lazım tabi.
Bana göre bir oyunda en önemli unsur hikayedir. Sanırım oyunun 1 numara olmasının sebebi muhteşem grafikler değil oyunun hikayesi. Ayrıca Half Life 2 gelmiş geçmiş en iyi oyunlar sıralamasında 1. sırada yer alıyor.
Oyunun grafikleri muhteşem öyle ki yanınızdaki insanların yüzündeki endişeyi, korkuyu, sevinci ve daha birçok mimiği çok rahat fark ediyorsunuz. Büyük ekran gibi bir merakım yoktur ama sırf bu oyun için kaç kere televizyonu söküp odamda laptobuma bağladım hatırlamıyorum.
Oyunda arayabileceğimiz birçok unsur bulunuyor. Yeri geliyor, yer altlarında zombimsi yaratıklarla çarpışıyoruz tabi etraf karanlık geriliyoruz, hele o aniden çıkan yengeçler yok mu?... Neyse sonra geniş, ferah alanlara çıkabiliyoruz buralar da baş belası böcekler var, önünü alamıyorsun bu böceklerin ver ha geliyorlar. Tek çare toprağa basmamak. Araba kullanabiliyoruz, en eğlencelisi de bu bence. Bazende şehirlerde işgalci asker ve polislerle çarpışıyoruz. Böceğimsi helikopterleri ve üç ayaklı devasa yaratıkları var bunları ancak bazukayla indirebiliriz.
Tek bir eksik yönü varsa oda üstünde birçok silah taşıyabilmesidir. Bu birçok oyunda böyle, fakat bence ciddi bir mantık hatası adamın üstünde 8-10 tane silah olabiliyor. Anlamıyorum bavulla mı dolaşıyor bu adam? Bavulla dolaşıyorsa neden toplayabildiğimiz mermi sayısı, el bombası sayısı sınırlı? Tamam bavulla da dolaşmasın sırtında olsun bütün silahlar peki bu kadar yükle bu ne sürat Gordon...
0 yorum:
Yorum Gönder